4 Kasım 2015 Çarşamba

BEAT KUŞAĞININ KALESİ CHELSEA HOTEL



Chelsea Hotel. Hotel Chelsea. The Chelsea. Nasıl hitap edersek edelim, hepimiz aynı mekanı anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü dünya üzerinde belki de böyle bir geçmişe sahip olan tek otel Chelsea. Genel olarak hikaye bellidir aslında: New York'a hayata tutunmak için gelen beat kuşağı çocuklarının yolu bir gün mutlaka Chelsea Hotel'e düşer ve burası onların kurtuluş noktası olur. Aslında genel olarak batış noktaları olmuş. Ama burada ruhsal açıdan nirvanaya ulaşmaları kaçınılmaz bir hal almış. Kimler mi bu otelden geçti? Hemen söyleyeyim: Patti Smith ve biricik sevgilisi Robert Mapplethorpe, Allen Ginsberg, Jack Kerouac Charles Bukowski, Janis Joplin, Leonard Cohen, Bob Dylan, Dylan Thomas, Iggy Pop, Sid Vicious ve tabiki Nancy, Jean-Paul Sartre ve daha nice adını tarihe ve sanata kazımış isim. Ayrıca tanıdığımız birçok oyuncunun da yolu geçmiş otelden: Ethan Hawke, Uma Thurman, Jane Fonda, Dennis Hopper, Vincent Gallo, Gaby Hoffman. Andy Warhol'un burada Chelsea Girls isimli bir film çektiğini de söylemeden geçemeyeceğim. Söylenenlere göre Nico'nun aynı isimli albümü daha önce çıktığı için Andy Warhol'un filmi pek duyulmamış. Warhol da zaten Nico'nun şarkısını filmleştirmek isteyerek bu işe girişmiş. Nico'nun Chelsea Girls şarkısını şuradan dinleyebilirsiniz:



Arthur Miller burada tam 6 yıl bulunmuş. Marilyn Monroe ile evliliğini bitirip Chelsea'ye yerleşmiş ve Chelsea Hotel hakkında "Bu otel Amerika'ya ait değil. Burada temizlikçiler, kurallar ve utanç duygusu yok. Sürrealliğin en yüksek noktası burası. Dikkatlice ayaklarımı şarapçıların bulunduğu kan lekeli kaldırımlara sürüyordum ve mutluydum. " demiş. Biraz da olsa Chelsea'yi anlamamıza yardımcı olmuş Miller bu sözleriyle.

(Arthur Miller ve Marilyn Monroe)


Söylediğim ve söyleyeceğim şeyler, Chelsea hakkında yapılanların ya da orada yaşananların yarısının yarısının yarısı bile etmiyor aslında. Bir odasında modacı yaşarken, diğerinde kuaför, bir diğerinde şarkıcı, ötekinde şair olan bir otelden bahsediyorum sonuçta. Bizler sadece ünlülerin hikayelerini dinleme fırsatı bulabiliyoruz. Patti Smith de New York'a ilk geldiğinde bir süre sokakta kaldıktan sonra Chelsea Hotel'de Robert Mapplethorpe ile birlikte yaşamaya başlayanlar arasında. Bu anılarını günlük şeklinde tutmuş ve Çoluk Çocuk (Just Kids) kitabına yazmış.

(Patti Smith ve Robert Mapplethorpe)

William S. Burroughs ise burada oldukça saykodelik maceralara atılmış. Uyuşturucu kullanıp farklı dünyalarının derinliklerine dalmış ve belki de en iyi eserlerini burada vermiş Burroughs. Brion Gysin ile birlikte The Third Mind isimli kitabı yazmışlar ve kitap 13 yıl boyunca yayınlanmamış.

(William S. Burroughs)


2001: A Space Odyssey'nin yazarı Arthur C. Clarke da yine bu otelde yaşayan isimlerden. Stanley Kubrick, kitabı filmleştirmek için Clarke'ı Manhattan'daki ofisine çağırmış, birkaç gün çalışmalarından sonra Clarke dayanamayıp Chelsea Hotel'e geri dönmüş ve orada Burroughs'dan Ginsberg'den, Miller'dan ilham almak istediğini söylemiş. Clarke, 2001: A Space Odyssey'in başarılı olmasından sonra filmin başarılı olmasının nedenini Chelsea Hotel'deki komşularının desteğine bağlamış. Komşularının ilham vermesinin yanı sıra teleskop, lazer, video kamera gibi bir sürü materyal yardımında bulunmuşlar.


(Stanley Kubrick ve Arthur C. Clarke)


Chelsea Hotel'i yaşayanlara bakarak lüks bir otel gibi düşünmeyin. Alakası bile yok. 1968 yılında giden bir müzisyenle yapılan röportajda, otelin fahişelerle dolu olduğunu öğreniyoruz. Sadece fahişeler değil, uyuşturucu batağı olarak da anılıyor bazen. İşlenen cinayetlerden hiç söz etmiyorum bile. Burada yaşanan en önemli olaylardan biri Sex Pistols'dan tanıdığımız Sid Vicious'ın Nancy'yi bıçaklama olayıdır. Nancy 17 yaşında evini terk ederek New York'a gelmiş ve striptizci olarak çalışmaya başlamış. 1977 yılında ise Londra'ya gitmiş ve orada Sex Pistols ile tanışmış. Zamanla da Sid Vicious'a ilgi duymaya başlamış ve bir süre sonra da aynı evde yaşamaya başlamışlar. Nancy'ye toplum içerisindeki garip davranışları ve bozuk psikolojisi nedeniyle "Nauseating Nancy" lakabını layık görmüş Sid. 1978'de Sex Pistols dağılıyor ve Sid, Chelsea Hotel'e taşınıyor. Çift buradaki odalarında uyuşturucu batağından çıkamayacak hale geliyor ve sürekli kavga ettikleri duyuluyor komşuları tarafından. 12 Ekim 1978'de ise Nancy, otelde banyoda ölü bulunuyor ve Sid cinayetten tutuklanıyor. Daha sonra ise eroin ile büyük vuruşunu yapıyor ve intihar ediyor. Hala daha otelde Sid ve Nancy'nin hayaletlerinin gezdiği düşünülüyor.

(Sid ve Nancy)

Sid ve Nancy ile ilgili yaşananlar otelde yaşanan ilk vaka değil. 1953 yılında ünlü yazar ve şair Dylan Thomas New York'a gelir. Thomas'ın birçok sağlık sorunu ve alkol problemi vardır. Ölümünden önce bir doktor onu defalarca ziyaret eder. Bir süre sonra da bronşit, zatürre ve alkol zehirlenmesinden dolayı vefat eder. Böylece Chelsea Hotel'de kaldığı 206 numaralı odanın hayaletleri arasına karışır.

(Dylan Thomas)

Leonard Cohen burada yaşadığı süre boyunca adeta otelle bir bağ kurmuş, ona aşık olmuştur. Chelsea Hotel hakkında "Oteller hakkında sevdiğim her şey bu otelde var. Otellerde sabahın dördünde kalkıp, odaya bir cüce, bir ayı ve dört bayan getirebilirsiniz ve kimsenin umrunda olmaz." demiştir Cohen. Cohen'in Chelsea Hotel şarkısı, kendisinin dediğine göre, sadece orada yaşanan aşklar hakkında değildir. Otelde sevilen herşey hakkındadır.


Bob Dylan ise burada Blonde on Blonde albümünü yapmıştır. Dylan'ın Chelsea döneminde bir de Kennedy suikasti gerçekleşmiş, sivil haklar hareketi başlamış dolayısıyla bütün otel sakini olaylardan etkilenmiş. Dylan burada o zamanlar kız arkadaşı, daha sonra da eşi olan Sara ile yaşamış ve onun hakkında da bir şarkı yazmıştır. 10 yıl sonra Sara ile olan evliliği yıkılmış ve Dylan yeniden Chelsea Hotel'e taşınmış. Dylan'ın buradaki yaşamı boyunca etrafı kadınlarda çevrilir. Joan Baez tarafından müzik eğitimi alır. Andy Warhol'un gözdelerinden olan Edie Sedgwick ile takılır.

(Bob Dylan, Chelsea'de odasında)


Burada yaşayan her insan şimdilerde olduğu gibi süslü, gösterişli, kıskanılası hayatlara sahip değildi. Ama sanat dünyasının en iyi dönemini Chelsea Hotel oluşturuyordu. Otel 2011 yılından beri rezervasyon almıyor ama öğrenebildiğim kadarıyla hala daha etkinlikler düzenleniyor ve bir çeşit müze özelliği taşıyor. Ama 2017 yılında yeniden açılacağı da söylentiler arasında yerini alıyor.

0 yorum:

Yorum Gönder

BİZ KİMİZ?

Biz, farklılıkları biraraya getirmek isteyen sanatseverleriz.
Bumerang - Yazarkafe