20 Şubat 2016 Cumartesi

11.22.63: GEÇMİŞİ DEĞİŞTİREBİLİR MİYİZ?



İlk olarak söylemem gerekiyor ki, çok sağlam bir diziyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Böyle iyi görsellik ve kurguya sahip bir uyarlama olacağını daha önceden de tahmin edebiliyorduk gerçi Stephen King eserine JJ. Abrams dokunuşunun neler yaratacağını bildiğimiz için. Sonuçta, kitabın harika olması yeterli değildir. Kötü bir kitap uyarlanarak çok iyi bir hale getirilebilir ya da çok iyi bir kitap uyarlanarak rezil edilebilir. Ama ilk bölümden gördüğüm kadarıyla söyleyebilirim ki, kesinlikle rezil edilmemiş.

Başrolünde James Franco'yu gördüğüm zaman bir an şaşırıyorum tabii. Freaks and Geeks'den sonra birkaç dizide daha rol almasına rağmen hiçbirini beğendiğimi söyleyemem. Bunun nedeninin Franco'yu sinemada izlemekten daha çok keyif almama bağlayabiliriz. Yani bana göre ya dizi hiç ilgi çekmeyecekti ya da tam bir sinema filmi tadında olacaktı. Tabii ki ikinci seçenek oldu. Şimdilik övme işini burada bırakıyor ve 11.22.63'nin konusuna geçiyorum. Bundan sonrasına dikkat, çünkü spoiler yeme olasılığınız çok yüksek.

Jake Epping (James Franco) bir okulda İngilizce öğretmenliği yapmaktadır. Hem yetişkin sınıfına hem de ortaokul mu lise mi olduğunu çözemediğim fiziken olgun, ama zeka olarak beş yaşında olduklarını bile düşünmediğim gençlere ders veriyor Epping. Eşinden de ayrılmak üzere olan bir öğretmen olduğunu düşünürsek, hayatında çoğu şeyin yolunda gitmediğini çözebiliriz kolaylıkla. Epping, eşiyle boşanma evraklarını tamamlamak üzere her zaman gittiği lokantaya gidiyor, oranın sahibi olan ve neredeyse 12 yıldır dostu olan Al Templeton (Chris Cooper) ile konuşuyor. Bunlar olduktan yaklaşık iki dakika sonra Al, lokantanın mutfağından, sanki 10 yaş yaşlanmışçasına geri dönüyor. Neden mi? Evet tüm izleyenleri o dakikada birden kendine çekiyor dizi. Jake, Al'in o iki dakika içerisinde kansere yakalandığını da öğreniyor bu sırada. Çünkü Al, bir dolaptan geçerek 1960 yılına gidiyor ve o iki dakika içerisinde, aslında o 3 yıl yaşamış oluyor. Ama asıl mesele bu değil dostlar. Al, orada J.F. Kennedy suikastini durdurmaya çalıştığından bahsediyor. Ama tabii onun zamanı dolmuştur ve dolaptan çıktığı zaman 60'larda yaptığı her şey sıfırlanmıştır. Bu durumda vasiyet olarak sayabileceğimiz şekilde J.F. Kennedy'nin hayatını kurtarma işini Jake Epping'e bırakıyor. Jake de zor ikna olsa da kendini 60'larda Al'ın tavsiyelerini uygularken ve J.F.Kennedy'nin katili Oswald'ın teşvikçisi Mohrenschildt'i takip ederken buluyor.



Dizide 1960'ların tasviri, görselliği, insanların şimdikinden tamamen farklı olan karakterlerinin ve yaşamlarının yansıtılması tam olarak harika şekilde gösteriliyor. Jake'in sınıfında, dünyada düşündükleri tek şey internette gördükleri komik videolar olan bir sürü çocuk görüyoruz, bunun ardından 1960'larda yaşayan 14 yaşında bir çocuğun, ülkesini korumak için şimdiden askere gitme hayaliyle yaşadığına tanık oluyoruz. İnsan düşüncelerinin geçmişten bugüne evrilme yönünü görünce üzülüyoruz tabii. İnsanların konuşma şekillerinin kibarlığına da tanık oluyoruz tabii. 1960'ta "Yeaah!" diyen tek insan Jake Epping oluyor. Daha bir sürü de pot kırıyor; telefonunu düşürüyor; daha henüz o dönemde çekilmemiş bir filmden bahsediyor; Mohrenschildt'i takip edeyim derken az kalsın hapse bile gidiyordu. Bir de o dönemde şimdikinden çok çok daha belirgin olan ırkçılık mevzusunu da esgeçmediklerini belirtmek istiyorum. Jake yanlışlıkla "Renklilerin tuvaleti"ne girmeye yelteniyor ve "renkliler" ile beyazların tuvaletlerinin ayrı olduğuna dair bir uyarı alıyor. İlerleyen bölümlerde eminim yine buna benzer olaylarla fazlasıyla karşılaşacağız.

Açıkça söylemek istiyorum ki şu dolaptan geçip 1960'a gitme meselesini ilk gördüğümde "Haydaa! Narnia'ya mı geldik yine." demeden edemedim. Çünkü şu sıralar The Magicians'da da benzer bir numara kullanıldı ve artık bir kapıdan duvardan geçip başka bir dünyaya gidilmesi düşüncesi sıkmaya başladı. Eğer ki 11.22.63'ün yazarı başka birisi olsaydı ya da bu kadar iyi uyarlanamasaydı, gerçekten benim için hayal kırıklığı olacaktı. Hala daha ufak tefek sıkıntılarım var dizi hakkında. Ama ileriki bölümlerde bu sorunların halledileceğini düşündüğüm için pek de detaya girmek istemiyorum.



Stephen King'in de deyimiyle, 11.22.63'de değişmek istemeyen bir geçmişi değiştirmeye çalışan Jake Epping'in hikayesi anlatılıyor. Al, eğer ki suikast önlenirse dünyanın daha iyi bir yer olacağını düşünüyor. Kitabı okumadığım için, bu alternatif evrenin sonunu bilemiyorum. Ama hepimizin de bildiği gibi ayrımcılar, ırkçılar, cinsiyetçiler, homofobikler her zaman etrafımızda olacaklar ve dünyanın kötüye gitmesine neden olacaklar. Ama Kennedy'nin o dönemde ırk ayrımcılığına son verecek yasalar önermesi bu konuda insanı umutlanmıyor değil. Ayrıca Kennedy katolik olduğundan dolayı kimse onun başkanlığa gelebileceğini düşünmüyormuş. Bu durum o dönem için büyük bir adım. Kennedy, Asya ve Afrika'da bağımsızlık kazanan ülkelere yardım etmesiyle de biliniyor. Ülke içinde ise sosyal bir devlet yaratma çabaları içinde olan bir demokrat olarak tanınıyormuş.

Müziklerinin ve 60'ların havası ve heyecanının, dizinin harika görselliği ve tam yerinde efektlerinin yanı sıra kurgusunun, bilim-kurgu yönünün ve siyasi gerçekliklere değinmesinin de fazlasıyla dikkat çekici olduğunu söyleyebilirim. Dizi bir saat yirmi dakika olmasına rağmen o kadar kolay akıyor ki, siz sıkılmaya vakit bulamadan bitiveriyor. Tüm bu gerekçeler ile birlikte sizi 11.22.63'yi izlemeye davet ediyorum.

0 yorum:

Yorum Gönder

BİZ KİMİZ?

Biz, farklılıkları biraraya getirmek isteyen sanatseverleriz.
Bumerang - Yazarkafe