11 Eylül 2015 Cuma

KADINLARIN GÜCÜ ADINA!

Son günlerde film ve dizi yapımcılarının kadınlara yaşattığı zorluklar gündeme getirilmeye başlandı. Bu durum belki de sinema tarihinin başlangıcından beri vardı ve biliniyordu ama oyuncular tarafından çok da fazla konu edilmiyordu. Artık daha fazla seslerini çıkartıyolar ve onları pek dikkate almayan medya da bu konuya daha çok önem veriyor. Sesini çıkaran en önemli isimlerden biri Patricia Arquette'di. Sayısız ödüle layık görülen Boyhood'un Oscar konuşmasında Patricia Arquette ücret eşitsizliğine değindi ve "Doğurabilen, vergi ödeyen, bu ülkenin vatandaşı olan ve diğer tüm kadınların herkesle eşit haklara sahip olması için savaşıyoruz. ABD'de ücret eşitliğinin ve kadın - erkek eşitliğinin sağlanması için tam zamanıdır." sözlerini sarf etti. Bu durumda Meryl Streep ve Jennifer Lopez'in tepkisi kameraların oldukça dikkatini çekmişti.



Ayrıca Meryl Streep, ERA adına kadın hakları için bir mektup yazmıştı ve yazdığı mektuba çok az yanıt aldığını, kimsenin onu dikkate almadığı söylemişti. Streep'in Congress'de dikkat çektiği nokta ise " Annene, kızına, kardeşine, eşine ya da kendine eşit haklar için ayağa kalk!" olmuştu ve Congress'e ERA Koalisyonu'nun başkanının kitabı olan Equal Means Equal'ı ( Eşitlik, eşitlik demektir.) vermişti. Oyuncusu olduğu feminizm odaklı olan ve tarihte önemli bir yeri olan aktivist Emmeline Pankhust ile ilgili film Suffragette ise Streep'e göre ciddiye bile alınmadı. Meryl Streep, Patricia Arquette, Hellen Mirren, Carey Mulligan, Ellen Page gibi isimler bunun için American Civil Liberties Union'da çeşitli çalışmalar yürütüp katkılarda bulundular. Anne Hathaway ise bu konuda "Kendime yıllardır sırf kadın olduğum için haksızlık falan yapılmadığını anlatmaya çalıştım. Bunları söylersem belki gerçek olurlar diye düşündüm. Öyle olacağını umdum, ama değillerdi." sözlerini dile getirdi. Carey Mulligan ve Meryl Streep'in bulunduğu Suffragette, Cate Blanchett'in bulunduğu Carol, Anne Hathaway'in bulunduğu The Intern ile sadece kadın haklarına ve feminizme değil kadın cesaretine, güçlülüğüne de dikkat çekilmeye çalışılıyor. Hollywood gibi seksist yapımcıların bulunduğu ortamlara da kadınları geri plana atmadan, erkeğe bağlı olarak göstermeden de iyi filmler çekilebileceğini gösterilmek isteniyor.

Tüm bunların ardından ben de kadın karakterleri ile ön plana çıkıp güçlü kadın imajını kolaylıkla sağlayabilmiş yapımların listesini çıkarmak istedim. Belki o film ve dizilerin yapım aşamalarında yine kadınlara erkek oyunculardan daha az ücret verilmiştir, belki hakları yok sayılmıştır, bunu bilemeyiz. Ama canlandırdıkları kadın karakterlerin gücü size birçok şeyi anlatıp kanıtlayacak nitelikte. İyi seyirler dilerim.



1- Suffragette

Suffragette, ilk feminizm hareketleri ile ilgili olup tarihte önemli yerlere sahip olan Emmeline Pankhurst, Maud Watts, Edith Ellyn (Edith New)'in çalışmalarını konu ediyor.


(Woman's Social and Political Union Üyeleri Annie Kenney ve Christabel Pankhurst)

2- Carol

Carol, Patricia Highsmith'in kitabından yapılan bir uyarlamadır. 1950'lerde iki eşcinsel kadının mutlu sonla biten hikayesini anlatır. Filmi Kasım ayında gösterime gireceği için izleme imkanım olmadı. Dolayısıyla umuyorum ki filmi de kitabında olduğu gibi mutlu sonla bitirilmiştir.



3- Anna Karenina

Anna Karenina'yı güçlü bir kadın olarak görmemek elde değildir. Evli çocuklu bir kadın her şeyi göze alarak sevdiği adamla yaşamaya başlar. Anna'nın hiç kimseyi umursamaması onun gücünden gelir. Ama o dönemin şartlarıyla zamanla toplum baskısı onu da eritir ve yok eder.



4- Jane Austen - Becoming Jane

Jane Austen ve Tom Lefroy aşkını anlatan Becoming Jane'in konusu aynı zamanda Jane Austin'e Pride and Prejudice kitabı için de ilham kaynağı olmuş ve kitabında kendini yazmıştır. Kendisi tek aşkına kavuşamadığı için hiçbir zaman kitaplarında mutsuz aşklara yer vermediği, hep mutlu son yazdığı söylenir. Jane Austin, benim gözümde o dönemde dünyanın en güçlü kadınlarından birisidir. Yaşadığı dönemde kadınların yazarlık yapması, fahişelik yapmalarıyla eşdeğer tutulur. Jane'e sürekli evlenmesi için baskı yapılır. Ama hiçbir zaman bunlara boyun eğmez, ailesinden kopmayı, yalnız kalmayı göze alarak sevdiği adam Tom Lefroy ile kaçmaya çalışır. Ama yine iyi kalpliliği onu evine geri dönmeye iter ve hayatı boyunca başka kimseyi sevmediği için başka bir evlilik yapmaz.



5- The Last Station - Sofia

Tolstoy'un hayatının son günlerini ve karısı Sofya ile ilişkisini anlatan bu filmde Helen Mirren'in performansı devasa boyutlardadır. Sofya kocasını son nefesine kadar çok seven ve her zaman başı dik bir kadındır. Kocasını siyasete kurban vermemek için yaptıkları, gururu, ailesini ayakta tutmak için çırpınmaları görülmeye değerdir. Tolstoy'u başka bir yere götürmeye çalışan Chertkov bile Sofya'dan korkar durumdadır. Bu durum Sofya'yı saygıdeğer ve güçlü bir kadın, anne ve eş yapan etkenlerdendir.



6- Gone Girl - Amy Dunne

Bilindiği üzere geçtiğimiz yıl Oscar'a aday olmuştu. Garip bir ilişkisi olan evli bir çifti konu eden filmde Rosamund Pike'ın canlandırdığı Amy karakteri sırf kocasını alt etmek için her şeyi göze almış ve en sonunda da galip gelmişti. Amy'nin psikopatlığını mı savunmam gerekiyor? Tabiki de hayır. Burada bozuk ruh sağlığını değil, bir kadının isterse dünyaları mahvedebileceğini anlatmaya çalışıyorum. Belki de Amy karakteri gelmiş geçmiş en güçlü kadın karakterlerden biri durumundadır. İzleyenler ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır.



7- The Help - Skeeter Phelan

The Help, 1960'larda geçen ve Amerika'daki ırkçılığı anlatan bir filmdir. Irkçılık o kadar üst seviyededir ki, siyahi vatandaşlar sadece hizmetçi veya işçi olarak kullanılır. Evlerde yardımcılık ve bebek bakıcılığı yapanlar da o kadar zor durumdadır ki ev sahipleri onlarla aynı tuvaleti bile paylaşmak istemeyecek kadar ırkçıdır. Ama aralarından bir gazeteci hem onlara hem de kendine yardım etmek ister. Skeeter, arkadaşları gibi ırkçı değildir, son derece inatçıdır ve ailesinin, arkadaşlarının baskılarına hiçbir zaman evet demez. Bu onu diğerlerinden farklı kılar. Annesi onu sürekli evlendirmeye çalışırken, o yine diğerleri gibi koca peşinde gezmez. The Help'te Skeeter'ın yanı sıra Aibileen, Minny ve Celia karakterleri de çok acı çekseler de en az Skeeter kadar güçlü karakterlerdir ve tam anlamıyla küllerinden doğan kadınlardır.



8- Before Sunrise - Celine

Buraya Celine'i koymak istedim, evet o belki de sırf Fransa'da doğup büyüdüğü, büyük ihtimalle aşk acısından başka acı çekmediği için anlattığım diğer kadınlardan daha farklı. Ama yine de Celine, kontrolü her zaman elinde tutması, istediğini elde etmesi, inadı, hep kendi ayaklarının üzerinde kalması ve aktivist çevreci kişiliğiyle güçlü kadın statüsüne sahip kadınlardan biridir.



9- Lord of The Rings - Galadriel

Sanırım Galadriel'i bilmeyen yoktur. Açıkçası Cate Blanchett'in oyunculuğunun değdiği hiçbir kadın karakterin güçsüz olabileceğine inanmıyorum ama Galadriel'in kendi özellikleri de zaten bu kategoriye girmesi için başlı başına bir nedendir. Yine aynı evrende bulunan Arwen ve Tauriel'i çok da fazla güçlü olarak göremesem de Tauriel bir adım daha öne çıkıyor. Elf kralı Thranduil'e karşı gelmesi, Legolas ya da başka bir erkeğin yardımına ihtiyaç duymaması, sadece kalbinin sesini dinlemesi ile biraz olsun gözümüze girmeye başarıyor. Ama Peter Jackson madem kitaplarda yer almayan bir karakteri filmlere koyma ihtiyacı duydu, en azından Tauriel'in Kili ile olan aşkı dışında bir kilit özelliği olmalıydı diye düşünüyorum.



10- Hard Candy - Hayley Stark

Ellen Page'in Hard Candy performansı kesinlikle görmeye değer. Hayley'i filmin başında masum, hatta aptal bir genç kız olarak görüyoruz. Hatta hiç tahmin bile edemedim o minicik kızın içinden nasıl bir canavar çıkabileceğini. Belki bu konuda ben de cinsiyetçilik yapmış olabilirim ama hiç birimiz o yaşta ve o cüssede birinin bir erkeği fiziksel açıdan mahvedebileceğini tahmin etmezdik. Hayley sadece bir kadının değil, adeta tarih boyunca kadınlara yapılan tüm zulmün acısını tek bir erkekten çıkaracak şeyler yapıyor ve bu durum filmi ağzınız açık bir şekilde izlemeniz için yeterli sebebi veriyor.



11- Boys Don't Cry - Brandon

Brandon, kendini erkek gibi hisseden ve kadınlara ilgi duyan bir kadındır. Uzun saçlarını kısacık kesmiş, kendini bir erkek kılığına sokmuş ve yeni bir arkadaş grubunun içine bir erkek olarak girmeyi başarmıştır. Hatta orada bir kadına aşık olur. Herşey yolunda giderken onun bir kadın olduğunun ortaya çıkması ile Brandon kaçınılmaz trajik sona doğru ilerler. Brandon burada inanılmaz bir karakterdir. Herşeyi ve herkesi karşısına alıp kendi tercihleri ve kendi istekleri doğrultusunda bir yol izlemesi ona hayran olmanıza neden olur. Ayakta kalma, kendini ait olduğunu düşündüğü yere götürme çabaları, bu kadar zorlu bir yolu seçmesi onun ne kadar harika bir karakter olduğunu gösterir.



12- Buffy The Vampire Slayer - Buffy Summers

Şimdilerde Avengers ile tanıdığımız Josh Whedon sayesinde ekranlarda görme imkanı bulup hayran kaldığımız Buffy Summers kesinlikle bir survivor'dır. Onun fiziksel olarak güçlü olması değildir burada önemli olan. Kendisiyle aynı güçlere sahip olan Faith ona hiç benzemez mesela. Buffy, yaşadığı bunca şeyi kaldırabilecek güce sahiptir ve onun dışında hiçkimse olanları kaldırabilecek seviyede değildir. Yeni nesil saçma ergen vampir dizileri ve vampirlere bağımlı genç kızlara benzemez Buffy the Vampire Slayer ve Buffy karakteri. Kendi erkek arkadaşını öldürebilecek ruha sahiptir ve ona hiçbir zaman bağımlılık hissetmemiştir. Çünkü onun aşk yaşamaktan çok daha önemli görevleri vardı her zaman. Bu yüzden aşk teması hep ikinci planda olup daha feminen bir dizi olmayı başarmıştır. Hala daha etkileri ve tartışmaları da devam eder.



13- Agent Carter - Peggy Carter

Agent Carter da bu listede yer almayı sonuna kadar hak eden bir karakterdir. Peggy bir ajandır, evet ama iş arkadaşları, patronu kısaca hiç kimse onun ne kadar yetenekli olduğuna inanmaz. Peggy'ye hep o dönemin düşüncesiyle kadınlara layık görülen getir götür işleri yaptırılır. Bu durumda Peggy de, bir ajan olarak yapması gerekenleri yapar ve onlara gerçek Peggy'yi göstermek yerine onların düşündüğü gibi basit özellikler gösterir ve yaptığı herşeyi gizler. Onlara hiçbir şey kanıtlama ihtiyacı yoktur. Aslında diğer tüm iş arkadaşlarından daha üstündür ama bunu rahatlıkla gizler. Peggy Carter, o dönemde kadınların yaşadığı zorlukları anlamamızda son derece yardımcı bir karakterdir. Dizinin güzel tarafı, kadınların hem dışlanan taraf hem de en güçlü taraf olduğunun gösterilmesidir.



14- Fringe - Olivia Dunham

Fringe de yine kadın karakterleri tabiri caizse el üstünde tutan bir dizidir. Dizide çoğunlukla erkek karakterler olsa da en güçlü karakterleri yine kadınlar oluşturur. Bunlardan en önemlisi tabiki Olivia Dunham'dır. Konu onun etrafında döner. Çocukluğunda üzerinde yapılan deneylere karşı son derece dayanıklıdır ve gördüğü yüzlerce ölüme karşı hala daha ayakta kalabilmiştir. En yakın arkadaşının ölümü, erkek arkadaşının yalanları, annesinin ölümü, babasından gördüğü şiddet, hayatının başkası tarafından ele geçirilmesi, çocuğunu kaybetmesi gibi bir sürü kötü olayı atlatmıştır ve bunlara rağmen hala dizinin en güçlü karakteri olma özelliğini korumuştur. Ama erkek karakterlerin bu kadar güçlü olmadığı barizdir.



0 yorum:

Yorum Gönder

BİZ KİMİZ?

Biz, farklılıkları biraraya getirmek isteyen sanatseverleriz.
Bumerang - Yazarkafe